Pages

Subscribe:

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Kansere karşı, doğru beslenme rehberi


Kanserden sağlıklı ve dengeli beslenerek, besinleri doğru yöntemlerle hazırlayıp, pişirerek korunabiliriz.
Kanser türlerinin çoğu, sağlıklı ve dengeli beslenme ile önlenebilir. Özellikle beslenme ile ilişkisi kanıtlanan; mide, kolon ve rektum kanseri, karaciğer kanseri, pankreas, böbrek, prostat ve yemek borusu kanserlerinden korunmak için yeni bir beslenme planı yapılmalıdır.
Tükettiğimiz besinlerin bir kısmı kansere yol açarken, bir kısmı da kanseri önler. Ayrıca besinlerin hazırlanış ve pişirme yöntemleri de, kansere karşı etkilidir. Besin değerleri kaybolmadan, doğru yöntemlerle hazırlanan besinler, kanserden korur.
1. Kanser riskini azaltan özel maddeler
Besinlerde bulunan bazı özel maddeler, kanser riskini azaltır. Özellikle hava kirliliğinin bulunduğu yerde yaşayanlar, sigara içenler ve genetiğinde kanser olanlar, bu besinleri daha çok tüketmelidirler. Kanser riskini azaltan besin maddeleri şunlardır:
·        Proteaz engelleyiciler: Soya fasulyesi, kuru baklagiller, taze fasulye ve bezelyede bulunur.
·        Oksitlenmeyi önleyiciler: Taze meyvelerle birlikte, ceviz, fındık gibi sert kabuklu meyvelerde bulunur.
·        Flavanoidler: Turunçgiller, kayısı, kara dut, kızılcık, kiraz, kuş üzümü, üzüm gibi meyvelerin yanı sıra, soya fasulyesinde bulunur.
·        Özel koku ve tat veren maddeler: Lahana, karnabahar, ıspanak gibi kış sebzeleri, nane, kekik, pancar, şalgam ve yenilebilen yabani otlarda bulunur.
·        Kükürtlü maddeler: Sarımsak, soğan ve pırasada bulunur.
2. Kanser riskini azaltan besinler
·        Sebzeler: Sarımsak, soğan, lahana, havuç, ıspanak, pazı, salatalık malzemelerin tümü, asma yaprağı, karnabahar, pırasa, şalgam, turp, maydanoz, tere, nane, roka, biber, taze fasulye, bezelye, bakla, mantar, patlıcan, enginar, kabak, domates, pancar, bamya ve yenilebilen yabani otlar.
·        Kuru baklagiller: Mercimek, nohut, fasulye, barbunya, soya fasulyesi.
·        Meyveler: Turunçgiller, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, çilek, karpuz, kavun, üzüm, incir, nar, dut, muz, hurma, yenidünya.
·        Kuru yemişler: Leblebi, kestane, badem, fıstık, fındık, ceviz.
·        Tahıllar: Tam buğday ekmeği, kepekli ekmek, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği, bulgur.
·        Hayvansal ürünler: Yumurta, az yağlı süt ve süt ürünleri, çökelek.
3. Kanser riskini artıran besinler
Bazı besinler, kanser riskini artırır. Özellikle hava kirliliği olan bölgelerde yaşayanlar, genetiğinde kanser olanlar ve sigara içenler bu besinlerden uzak durmalıdırlar. Uzak durulması gereken besinler şunlardır:
·        Yağlı ve yaşlı et ürünleri,
·        Fast foot ürünleri,
·        Sucuk, sosis, salam, pastırma,
·        İçyağı ve tereyağı,
·        Yağda kızartılmış besinler,
·        Tuzlanmış ve tütsülenmiş besinler,
·        Direkt ateşte pişirilen besinler,
·        Nitrit ve nitrat eklenmiş besinler
·        Küflenmiş besinler.
4. Antioksidanlar
Bedenin silahlı kuvvetleri olarak da tanımlanabilen antioksidanlar, çeşitli enzimler ve besin öğeleriyle vücutta oluşturdukları savunma sistemi sayesinde kanser oluşumunu önler. Antioksidanların savunmasında yer alan besin öğeleri; protein, B2 ve B6 vitamini, Folik asit, C, A ve E vitamininin yanı sıra, selenyum, çinko ve mangan gibi minerallerdir.
Aydan Atasay (Beslenme ve Diyet Uzmanı

Günde 9 saat Facebook’tayız

Sosyal paylaşım sitesi Facebook’u en fazla İsrailler’in kullandığı belirlendi. İnternet istatistikleri konusunda önde gelen araştırma şirketi ComScore’un, kullanıcı sayısını ve sitede geçirilen zamanı gözönüne alarak yaptığı araştırmaya göre, ilk sırada İsrail yer alıyor. Ayda ortalama 11,8 saatini Facebook’a ayıran İsraillileri, 10,6 saatle Ruslar ve 10 saatle Arjantinliler izliyor. Şirketin araştırmasına göre Türkler ayda 9,3 saatini Facebook’ta geçiriyor. 4. sıradaki Türkiye’yi, 8,7 saatle Şilili’ler, 8,4 saatle Filipinliler ve Kolombiyalılar, 8 saatle Venezuelalılar, 7,2 saatle Kanadalılar, 7,1 saatle Meksikalılar izliyor. Amerikalılar ise 6,3 saatle 13. sırada yer alıyor.

Değişen beden imajları


Çağlar boyu değişen beden imajları, insanı ne güzel, ne de çirkin yapabilir. Önemli olan kişinin aktif bir yaşam ve doğru beslenmeyle beden ve ruh sağlığını koruması, kendisiyle barışık yaşamasıdır.
Kim istemez ki yüzyıllar boyunca hep güzel kalmayı? Çağların beden imajları değişse bile, döneminin en ideal ölçülerine sahip olmasa bile, kendisini her zaman güzel bulmayı kim istemez?
Kulağa ne kadar ütopik gelse de, aslında hiç zor değil. Sadece aktif bir yaşam ve doğru beslenme ile kendi beden imajımızla barışık yaşayabilir, kendimizi dünyanın en güzel insanı hissedebiliriz.
Çünkü herkesin beden imajı farklıdır. Çünkü beden imajı, kişinin kendisini nasıl algıladığıyla değiştiği gibi, modanın etkisiyle tarih boyunca da değişiklik gösterir.
Örneğin mitolojide büyük göğüslü, geniş kalçalı, yumuşak ve büyük karınlı Venüs bereket simgesi iken, tombulluğuyla ünlü Afrodit ideal kadın olarak kabul görmüş.
19. yüzyıla gelindiğinde bir dirhem et, bin ayıbı örterken, 21. yüzyılda bir dirhem et, ayıbın simgesi haline gelmiş.
Oysa ne bir dirhem et ayıbı örter, ne de fazlalığı ayıptır. Önemli olan kişinin kendisini sevmesi, kendisiyle ve bedeniyle barışık yaşaması. Kendimizi ne kadar çok seversek, beden imajımızı da o kadar iyi koruruz.


Beden imajımızı nasıl koruruz?
Yeterince sağlıklı olan vücudumuz, ruh sağlığımızı da etkiler. Sağlıklı bir ruh, hayata olumlu bakmamızı sağlar ve hem kendimizi, hem de imajımızı sevmemize yol açar.
Sağlıklı olmayan bir vücut ise, ruh sağlığını olumsuz etkiler. Hayata olumsuz bakıp, kendimizden ve imajımızdan hoşlanmamamıza neden olur. Bu durumda yükselen stres hormonunun etkisiyle tatlıya, çikolataya saldırırız. Şekerli besinlerin içindeki mineraller sinir sistemimizi yavaş yavaş güçlendirirken, ruhumuz çoktan dış dünyayı terk etmiş, içsel problemlerimize dalmıştır. Minerallerin etkisiyle içsel problemlerimiz çözülür çözülmez beden imajımıza geri döner, ertelediğimiz alışverişlerimiz yeniden canlanır.
Tabii ki bu bir paradokstur. Mutlu olabilmek için bir yandan şekerli besinlere saldırırken, diğer yandan beden imajımızı nasıl koruyabiliriz? Bu paradoksla başa çıkabilmek, yaşadığımız sıkıntıların beden ve ruh sağlığımızı etkilememesi için ne yapabiliriz?
Aslında bu soruların cevabı son derece basit. Aktif bir yaşam ve doğru beslenme sayesinde paradoksun çemberinden sıyrılıp, hem beden sağlığımızı korur hem de beden imajlarımızla barışık yaşarız.
Aydan Atasoy
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız